Ahmet Berat ÇONKAR, TBMM Genel Kurulunda Aden Körfezi Tezkeresi Hakkında Konuştu
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ahmet Berat ÇONKAR, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara verdiği desteğin uzatılmasına ilişkin Hükûmet tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına bir konuşma yaptı.
Değerli milletvekilleri, değişen tehdit algılamaları, güvenlik stratejileri ve küreselleşen dünyanın ekonomide karşılıklı bağımlılık olgusu, yer küremizin yaklaşık dörtte 3’ünü kaplayan deniz alanları başta olmak üzere tüm ulusların kullanımına açık alanların kabul edilebilir bir seviyede denetim altında tutulmasını gerekli kılmaktadır. Bu kapsamda, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 90’ının deniz taşımacılığıyla gerçekleştirildiği günümüzde denizlerin önemi, ülkelerin güvenliği ve ekonomik kalkınması açısından daha da artmıştır.
Deniz taşımacılığının demir yolu, hava yolu ve kara yolu taşımacılığından çok daha ucuz ve ekonomik olması gerçeği, dünya ticaretinde deniz taşımacılığının önemli bir paya sahip olmasını sağlamış ve deniz taşımacılığını, küreselleşen dünyanın artan ticaret hacminin en önemli öğelerinden biri konumuna getirmiştir. Ancak deniz taşımacılığındaki artan ticaret hacmi istikrarsız bölgelerde risk ve tehditleri de beraberinde getirmiş, özellikle bugün görüştüğümüz tezkerenin konusunu oluşturan Aden Körfezi, Somali karasuları açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde cereyan eden deniz haydutluğu ve silahlı soygun olayları, uluslararası ticareti ve dolayısıyla da bölgesel ve küresel güvenliği tehdit etmeye başlamıştır.
Deniz haydutluğu ve silahlı soygun olayları, denizlerin insanlar tarafından ticari ve ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmasından bu yana var olagelmiştir. Ancak, günümüzde şiddetini artırarak uluslararası deniz ticaret yollarına ve deniz ticaretine önemli bir tehdit hâline gelmesiyle her yıl milyarlarca dolar ekonomik zarara neden olmaktadır. Ayrıca Somali ile bölgedeki diğer ülkelere yapılan insani yardımların deniz yoluyla intikalini de güçleştirmesi nedeniyle konu küresel bir güvenlik sorununa dönüşmüş bulunmaktadır. Deniz haydutluğu ve silahlı soygun olaylarının Aden Körfezi ve Somali açıklarında bu derece yoğunlaşması ve artmasının başlıca nedenleri: Somali’nin egemenliği altında bulunan deniz alanlarını yeterince kontrol edememesi, siyasi istikrarsızlıklar sonucu oluşan hükûmet ve otorite boşluğu, modern, teknolojik imkânlara sahip olan deniz haydutlarının ve silahlı soygun icra eden kişilerin çok geniş bir deniz alanında faaliyet göstermeleri ve bunların tutuklanıp yargılanmaları konusunda karşılaşılan sorunlar olarak sıralanabilir.
Değerli milletvekilleri, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nden yıllık ortalama 22 bin ticari gemi geçiş yapmakta; bu geçişler 1,8 trilyon dolarla dünya ticaretinin yıllık yaklaşık yüzde 14’üne, 315 milyar dolarla dünya petrol ihracatının yaklaşık yüzde 26’sına karşılık gelmektedir. Avrupa’ya gelen petrolün yüzde 30’unun, ABD ve Avrupa’ya gelen toplam petrol ve petrol ürünlerininse yüzde 18’inin bu bölgeden geçtiğini söyleyebiliriz. Türk dış ticareti açısından da bölge hayati önemi haizdir. Bu bölgeden geçen ticaret gemileri, Türk dış ticaret hacminin, 78 milyar dolarla yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Bölgeden geçiş yapan Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticari gemi sayısı yıllara sari olarak artış göstermektedir. 2010 yılında geçiş yapan gemi sayısı 280 iken geçen yıl bu sayı 952 olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü üzere, söz konusu eylemlerin vuku bulduğu deniz alanları, uluslararası deniz ticaretinin başlıca ana güzergâhlarından biri olup Türk ticaret gemileri ve Türk mürettebatlı yabancı bayraklı gemiler tarafından da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Aden Körfezi’nde, Somali kara sularında ve açıklarında, Hint Okyanusu’nda seyreden ticari gemilere yönelik deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri, önceki yıllara oranla sayıca azalsa da bir uluslararası güvenlik meselesi olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Söz konusu bölgede, deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetleri hâlihazırda NATO’nun Okyanus Kalkanı Harekâtı, Avrupa Birliğinin Atalanta Harekâtı, Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki Birleşik Deniz Kuvvetleri ve millî kontroldeki gemiler vasıtasıyla olmak üzere 4 ayrı çerçevede yürütülmektedir.
Ülkemiz, yüce Meclisimizin 10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Karar’ıyla, 17 Şubat 2009 tarihinden itibaren Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan Birleşik Görev Kuvveti 151 ve NATO’nun Okyanus Kalkanı Harekâtı emrinde dönüşümlü olarak görevlendirdiği bir fırkateynle uluslararası toplumun deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine destek sağlamaktadır.
Ülkemiz, bu çerçevede 5 Mayıs-13 Ağustos 2009, 1 Eylül-29 Kasım 2010 ve 1 Eylül-11 Aralık 2012 tarihleri arasında Birleşik Görev Kuvveti 151 Komutanlığı görevini, 7 Aralık 2011 ile 7 Haziran 2012 tarihleri arasındaysa Okyanus Kalkanı Harekâtı Komutanlığı görevini üstlenmiştir. Birleşik Görev Kuvveti 151’in komutasının Ağustos-Aralık 2015 döneminde de ülkemiz tarafından üstlenilmesi planlanmaktadır. Birleşik Görev Kuvveti 151’in komutanlığının üstlenilmesiyle, ülkemiz tarafından, NATO dışında ilk defa denizde çok uluslu bir koalisyon gücünün komutanlığı yürütülmüştür.
Ülkemiz, Okyanus Kalkanı Harekâtına ve Meclisimizin Hükûmete verdiği izin çerçevesinde Birleşik Görev Kuvveti 151’e bugüne kadar 21 fırkateynle destek vermiştir. Hâlihazırda, Millî Gemi Projesi MİLGEM kapsamında tamamen Türk mühendis ve işçilerinin emeğiyle yapılan ikinci gemimiz olan Büyükada, millî harekât kapsamında bölgeye intikal etmektedir ve 5 Şubat Perşembe günü Cibuti Limanı’nda olması planlanmaktadır.
Fırkateynlere ilaveten, Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızca bölgeden geçiş yapan Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin faaliyetleri yakından takip edilmekte, geçiş yapan ticaret gemileri yürürlükteki koruyucu tedbirleri uygulayarak emniyetli seyir yapmaları konusunda bilinçlendirilmekte, bölgede harekât icra eden yabancı harp gemileriyle yakın iş birliği içerisinde bulunularak Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin korunması ve desteklenmesi için tavsiyelerde bulunulmakta ve bölgedeki askerî faaliyetler deniz haydutluğu tehdit durumu, alınması gereken tedbirler ile güncel gelişmeler hakkında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız aracılığıyla denizcilik sektörümüze bilgilendirmeler ve uyarılar yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bölgedeki deniz kuvvetleri unsurlarımızca, deniz haydutlarına karşı 2009 Temmuz ayından bugüne kadar icra edilen 26 operasyonda toplam 179 deniz haydudu etkisiz hâle getirilmiş, çeşitli ülkelere ait gemilere koruma ve refakat sağlanmış ve yapılan saldırı girişimleri engellenmiştir. Bölgede görev icra eden fırkateynlerimiz, Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin yanı sıra Türk Kızılayı adına insani yardım taşıyan gemilerin emniyetli geçişlerinin sağlanması için de her türlü tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır. Bu çerçevede, 2013 yılında, Somali’deki kuraklık nedeniyle yaşanan açlık tehlikesine karşı Türk Kızılayı adına Mogadishu Somali’ye insani yardım taşıyan 5 ticari gemiye bölgede görevlendirilen fırkateynimizle refakat edilerek emniyetli intikalleri sağlanmıştır.
Aden Körfezi’nde, Somali karasuları ile açıklarında ve Hint Okyanusu’nda deniz haydutları ve korsanlar tarafından bugüne kadar 17 Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı gemiye saldırı teşebbüsü gerçekleşmiş, bunlardan 5’i kaçırılmayla sonuçlanmış, müteakiben serbest bırakılmıştır. Bölgede icra edilen askerî harekât ve ticaret gemilerinin aldığı koruyucu tedbirler sayesinde 2010 Mart ayından bu yana Türk Bayraklı veya Türkiye bağlantılı herhangi bir ticari gemi kaçırılmamış, son bir yıl içerisinde ise herhangi bir ticari gemi Türk deniz gücünün vazife yaptığı bölgede saldırıya dahi uğramamıştır.
Yine, geçen yıl, 5 Kasım 2014 tarihinde, Afrika’nın batısındaki Nijerya’nın Gine Körfezi’nde Malta Bayraklı Basat isimli Türk sahipli gemi deniz haydutluğu ile mücadele harekâtı icra edilmeyen bir bölgede deniz haydutları tarafından silahlı saldırıya uğramış, 2 personeli rehin alınmıştır. Bu 2 personel yapılan girişimler neticesinde 14 Kasım 2014 tarihinde serbest bırakılmıştır. Söz konusu saldırı, Aden Körfezi ve Somali açıklarında alınan güvenlik önlemlerinin bir sonucu olarak deniz haydutluğu faaliyetlerinin son dönemde Afrika’nın batısına, özellikle de Gine Körfezi’ne kayma eğilimine girdiği yönünde değerlendirilmektedir. TBMM kararı çerçevesinde, bölgede görevlendirilen deniz kuvvetleri unsurlarının deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilere yönelik Somali toprakları üzerinde herhangi bir kara harekâtında görevlendirilmediklerini de ayrıca ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, deniz haydutluğu tehdidinin çözüm anahtarı karadadır. Çözüm, Somali’nin iç düzeninin sağlanması, refah ve huzura kavuşturulmasıyla mümkün olabilecektir. Bu minvalde, uluslararası toplumun kapsayıcı bir yaklaşımla müşterek hareket etmesinin, etkin tedbirler almasının ve uygulamasının önemi büyüktür.
Ülkemiz, bu çerçevede, deniz haydutluğuyla mücadelede sürdürdüğü çabalara paralel olarak Somali’ye yardımlarını hız kesmeden devam ettirmekte, kapsamlı stratejiye dayanan bir Somali politikası yürütmektedir. Somali’yi uluslararası gündemin bir parçası hâline getirmek, insani yardım, kalkınma ve altyapı projeleri, siyasi uzlaşma, güvenlik ve askerî alanlarda destek vermek söz konusu stratejinin unsurlarıdır. Ülkemiz tüm bunlara ek olarak Somali’ye insani yardım ve kalkınma alanında yaklaşık 400 milyon dolar yardım yapmıştır.
Türkiye uluslararası toplumla iş birliği hâlinde Somali’deki çok boyutlu faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmektedir. Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımızın Ağustos 2011’de Somali’ye Başbakan olarak gerçekleştirdiği ziyaret, Somali’yle ilişkilerimizde ve Somali’nin yeniden uluslararası gündemin odak noktasına yerleştirilmesinde dönüm noktası olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın üç buçuk yıl aradan sonra, 25 Ocak 2015 tarihinde Somali’ye gerçekleştirdiği ziyaret, Somali’ye yönelik taahhüdümüzün ve politikamızın sürekliliğini, ayrıca iş birliğimizin somut projelerle devam edeceğini ortaya koymuştur.
Mogadişu Büyükelçiliğimizin Kasım 2011’de yeniden açılması ve Mart 2012’de Türk Hava Yollarının Mogadişu seferlerine başlaması da Somali’nin yalnızlığının kırılmasına ve uluslararası toplumla bütünleşmesine hizmet eden adımlar olmuştur. Somali’ye uçan tek uluslararası havayolu olan Türk Hava Yollarının uçuşlarını gerçekleştirebilmesi için hava ulaştırma altyapısı ilgili kurumlarımız tarafından inşa edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2012 Ağustos ayından bu yana Somali’de birçok alanda önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. Somali Parlamentosunun teşkili, Cumhurbaşkanının seçimi, Başbakanın atanması ve hükûmetin oluşturulması, Somali’nin siyasi ve demokratik tarihindeki önemli adımları teşkil etmiştir. Somali’de yeni bir dönem başlamıştır. Somali’de yeni dönemin önceliklerini, devlet kurumlarının inşası, temel kamu hizmetlerinin sağlanması, yeniden imar, kalkınma, güvenlik kurumlarının yapılandırılması, ulusal uzlaşının sağlanması, mültecilerin evlerine dönüşleri ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olarak görüyoruz.
Türkiye olarak, Somali’nin geleceğinin şekillendiği bu dönemde de Somalili kardeşlerimizin yanında yer almaya, onları desteklemeye ve yeniden ayağa kaldırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Somali’de güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılmasının en öncelikli konu olduğuna inanıyoruz. Somali’nin kalkınmasında ülkemiz öncü bir iş birliği sergilemekte ve bu iş birliğimiz ortak yatırımlarla artarak devam etmektedir.
Görüleceği üzere, bir yandan korsanlıkla mücadeleye katkıda bulunurken diğer yandan korsanlığa yol açan olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla Somali’ye yönelik kapsamlı bir strateji izlemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Eritre, Etiyopya, Cibuti, Kenya ve Somali’yi içeren Afrika Boynuzu bölgesi, uzun yıllardır barış ve istikrardan yoksun, devletler arası ve kabileler arası çatışmalara sahne olan ve bu gelişmeler nedeniyle uluslararası camianın gündeminden düşmeyen bir coğrafyadır. Bu coğrafya tarihte de bugün de dünyanın güçlü ülkelerinin ilgi odağında olmuştur. Sömürgeci ülkelerce çizilen Afrika Boynuzu’ndaki ülkelerin sınırı bugünkü sorunların da temelini oluşturmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu, 16’ncı yüzyıldan itibaren bölgede yeni palazlanmaya başlayan Avrupa sömürgeciliğine karşı bir güç olarak mücadele vermiş, yerel halklara maddi ve manevi destek sağlamıştır. Atalarımız da bugün bizler de Batı’nın sömürgeci anlayışını hiçbir zaman benimsemedik ve hep karşısında durduk. Afrika’yla ikili ve çok taraflı ilişkilerimizde ortak menfaat alanları oluşturulmasına ve ortaklık bağının güçlendirilmesine her zaman özen gösterdik. Bugün Afrika’ya ilgi duyan ülkelerin çoğunun Afrika’nın temel sorunlarına kalıcı çözümler üretmekten ziyade bu ülkelerin zenginliklerinden pay alma peşinde olmaları Türkiye’mizi bu ülkelerden farklı kılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 54 ülkenin bulunduğu ve 1 milyardan fazla insanın yaşadığı Afrika, birçok ülkesinde kaydedilen hızlı ekonomik büyüme, demokrasiye geçişte yakaladığı ivme, doğal ve insani kaynaklar açısından sahip olduğu potansiyelle umut vadeden bir kıta olarak dünya sahnesindeki yerini almaktadır. Son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden bir kısmı Afrika’dadır. 1989’da kıtada sadece 3 ülkede demokrasi varken bugün bu yası kıta ülkelerinin üçte 1’ini aşmıştır. 21’inci yüzyılın ikinci yarısı Afrika yüzyılı olarak görülmekte, küresel sahnede yeni bir aktör olarak Afrika, tüm dünya devletleri için önem arz etmektedir. Bugün dünyanın güçlü ülkeleri Afrika’nın kaynakları için yarış hâlindedirler. Özellikle de Sahra’nın güneyindeki Afrika’ya, kısa adıyla SAGA’ya önümüzdeki yıllarda ilginin daha da yoğunlaşacağı, bu bölgede rekabetin daha da artacağı mutlaktır. Bu çerçevede, Sahra Altı Afrika ve genelde Afrika kıtası, ülkemizin dış politika öncelikleri arasında yerini korumaktadır.
Değerli milletvekilleri, SAGA ülkeleriyle ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler ağı örülmesi amacıyla uygulamaya başladığımız Afrika’ya açılım politikası sürecinde ülkemiz, kıta ülkeleri tarafından örnek ülke ve güvenilir ortak olarak görülmektedir. Kıtayla olan tarihî geçmişimiz bu noktada çok önemlidir. Afrika’ya açılım politikamız çerçevesinde 2005 yılından beri etkin olarak yürütülen çalışmaların son halkası olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerde, 21-24 Ocak tarihlerinde Etiyopya, Cibuti ve Somali’ye gerçekleştirdiği devlet ziyaretleri Türkiye-Afrika ortaklığının sağlam zemininin pekiştirilmesi ve istikrarlı bir şekilde yürütülmesi açısından önem arz etmektedir. Türkiye’nin Afrika açılımı, bu süreçten rahatsızlık duyanların tehditlerine takılmadan, insani temelde ve artan bir ivmeyle devam edecektir. Bu sürecin yönetiminde aktif rol üstlenen, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’na, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na, Dışişleri Bakanlığımız ve TİKA çalışanları başta olmak üzere, tüm ilgili kamu ve sivil toplum kuruluşlarımıza ve sağladığı katkı ve desteklerden dolayı aziz milletimize şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düşüncelerle Anayasa’nın 92’nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının, 10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde başlatılan ve son olarak 16 Ocak 2014 tarihli ve 1054 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarıyla 10 Şubat 2014 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılan deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele görevinin, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerinde 10 Şubat 2015 tarihinden itibaren bir yıl süreyle bir kez daha uzatılması için gerekli yetkinin verilmesinin uygun olacağını değerlendirdiğimizi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.