Vatikan’da Aziz Petrus Bazilikası’nda, 12 Nisan 2015 tarihinde düzenlenen ayinde 1915 olayları hakkında Papa Fransuva’nın tarihi, hukuki ve bilimsel gerçeklerden çok uzak ifadeleri karşısında büyük hayalkırıklığına uğradık.
Papalık makamına geldiği günden bu yana, dünyada farklı gruplar arasında barış ve dostluğun tesis edilmesini savunduğunu belirten Papa Fransuva, çekilen acılar arasında ayrımcılık yapmış, seçici bir bakış açısıyla, 1. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Türk ve Müslüman halkların uğradığı mezalimi görmezden gelerek acılar arasında bir hiyerarşi kurmuş ve Hıristiyan Ermenilerin acılarını öne çıkarmıştır.
Papalık gibi bir makamın, sorumluluk altında tarihi olaylar hakkında tek yanlılığa teslim olmak ve tarihten husumet çıkartmak yerine, özellikle içinde bulunulan hoşgörüsüzlük, ayrışmalar ve çatışmalar ortamında ortak yaklaşımlara ve barışa hizmet etmesi beklenirdi.
Papa’nın sözleri, bizzat kendisinin Türkiye ve Ermenistan’a atfen, 28-30 Kasım 2014 tarihleri arasında ülkemize gerçekleştirdiği ziyarette ve dönüş yolunda “iki tarafın da iyi niyetli olduğunu, uzlaşının gerçekleşmesi için taraflara yardım edilmesi ve halkların uzlaşması için dua edilmesi gerektiğini” belirten ifadeleriyle çelişki içindedir.
1915 olayları ile ilgili Türkiye’nin tutumu çok nettir. Bütün muhataplarımız bilir ki, Türkiye Cumhuriyeti bu hususla ilgili arşivlerini açmaya hazırdır. Tarihçilerden oluşturulacak ortak bir komisyon meseleleri bilimsel çerçevede incelemeli ve sunuca gitmelidir. Parlamentoların, devlet başkanlarının ve yürütme erklerinin bu konularda hüküm vermesi doğru değildir.
Papa tarafından, Uluslararası Mahkemelerce “soykırım” olarak kabul edilen Ruanda ve Bosna’daki insan kayıpları “kitle ölümleri” olarak zikredilirken, hiçbir uluslarası mahkeme tarafından soykırım olarak tanımlanmamış “1915 olaylarının” soykırım olarak nitelenmesini anlamak da mümkün değildir. İnsanlığın en büyük ayıbı olan “Holokost”a dahi açıkca atıf yapmazken, Papa Fransuva’nın sadece Ermeni iddialarını bu şekilde dillendirmesini ve aynı dönemde Anadolu’da hayatını kaybedenlere hiçbir atıf yapmamasını bir din adamına yakıştıramadığımı belirtmek isterim. Dini makamlar mesnetsiz ithamlarla kin ve nefreti körükleme yeri değildir.
Bu tutumun arkasındaki mantığın Hristiyan dayanışması olmadığını, ayrıca Türkiye’ye karşı yürütülen entegre bir kuşatma operasyonunun parçası olmadığımı ümit ediyoruz.
Ayrıca, söz konusu ayinde söz alan Tüm Ermeniler Katolikosu Karekin II’nin, konuşma metninde “Dağlık Karabağ ve Azerbaycan ile ilişkilere” kadar uzanan bir yelpazede tek taraflı siyasi iddialarını dile getirmek için ayini suistimal etmesine Papalık makamı tarafından izin verilmiş olması kabul edilemez bir durumdur.
Papa Fransuva’nın önyargılara dayalı, tarihi tahrif eden ve Birinci Dünya savaşı koşullarında 1915 yılında Anadolu’da yaşanan acıları tek bir millete indirgeyerek takdim eden ifadelerinin hatalı olduğunu, Türkiye ve Türk milleti için yok hükmünde olduğunu çok net bir şekilde ifade ediyoruz. Vatikan’ın bu tutumunu gözden geçirip, hatalarından dolayı Türkiye’den özür dilemelerini de şahsen beklediğimi ifade ediyorum.
rn